|
|
Yazan dokunush
Tarih: 13.10.2018 20:06:17
Sil
|
Yirmi altı yaşındaydım. Amerika’ya yeni gitmiştim. Osgood’un araştırma asistanlığını yapıyorum. Aynı odada, John ve Gary adında iki asistan daha var.
Bir cumartesi günü ofise gittiğimde, halının üstünde emekleyen bir oğlan çocuğu gördüm.
Gary oğlunu getirmişti. Herkes kendi işini yapıyordu, ben de masama oturdum, çalışmaya başladım.
Odada oldukça alçak meşin bir koltuk vardı. Fark ettiğimde, çocuk ona çıkmaya çalışıyordu.
Bir bacağını atıyor, tutunuyor ama bir türlü koltuğa çıkamıyordu. Çocuk bunu dört beş kez denedi.
Baba bir yandan çalışırken bir yandan göz ucuyla oğlunu takip ediyordu. John ise hiç ilgilenmiyordu tamamiyle kendi işiyle meşguldü.
Çocuk yine deneyip çıkamayınca yerimden kalktım, çocuğun koltuk altlarından tuttum. ‘Hoppa!’ dedim ve onu meşin koltuğun üstüne bıraktım.
Çocuk hiç beklemiyordu, önce şaşaladı, sonra koltuğun üstünde öyle kalakaldı.
O zaman bilmiyordum, ama şimdi biliyorum, benim anlam çerçevem içinde o küçük çocuk benim yeğenimdi, ben de onun amcası.
İçinde büyüdüğüm kasabanın anlam çerçevesi o çocukla aramızdaki ilişkiyi öyle tanımlamıştı.
Yeğenim koltuğa çıkmaya çalışıyordu ve amcası olarak ona yardım etmek bana düşerdi.
Çünkü babası Gary ve amcası John bir şey yapmaya pek niyetli gözükmüyordu!
Vazifesini yapmış bir amcanın mutluluğu içinde gülümseyerek Gary’e baktım. “Neden yaptın?” diye sordu.
Vazifesini yapmış bir amcanın rahatlığı içinde, “Çıkmaya çalışıyordu” dedim. Gary, “ben de biliyordum çıkmaya çalıştığını, sen niye yaptın?” diye üsteledi.
Şaşırdım ve sinirlendim. İçimden, bu Amerikalılara iyilik yaramıyor, diye düşündüm.
Ama merak etmekten de kendimi alamıyorum. Sonra sordu, “Sen ne yaptığının farkında mısın?”
İçimden yine sinirlendim. İstanbul psikolojiyi bitirmiş, iki yıl asistanlık yapmış, aydın bir insandım.
Ne yaptığımın farkında olmayacak biri değildim.
“Bak” dedi, “Çocuk koltuğa çıkacağına inanıyordu. Belki yarım saat, belki bir saat uğraşacaktı ama eninde sonunda çıkacaktı.
Öyle ucundan tutmuyordu, çıkacağına inanmış biri olarak, kedi yavrusu gibi tutunmuştu. Bırakmayacaktı, deneyecek, deneyecek, en sonunda çıkacaktı.
Çıkınca dönüp bana bakacaktı. Ben de ona, çıktın, diyecektim. Sonra inecekti, yine uğraşacaktı, bir saatte çıktığını belki yirmi dakikada çıkacaktı.
Bugün bütün gün onunla uğraşacaktı ve belki de beş dakikada çıkar hale gelecekti. Bu onun bugünkü zaferi olacaktı. Sen onun zaferini çaldın!”
Öylece bakakaldım. Bu hayatımda hiç unutmayacağım bir ders olmuştu bana…
Biliyor musunuz, iki hafta sonra Gary’e sordum. Neden sadece “Çıktın!” diyecektin?
Neden “Aferin sana oğlum, alkış alkış” değil?
Verdiği cevabı hiç unutmayacağım:
“Ben zaferine sadece tanık olurum, onun benden aferin almak için başarı peşinde koşması doğru değil. Kendisi için başarır ama benim bildiğimi, gözlediğimi, tanık olduğumu bilir!”
Doğan Cüceloğlu / Gerçek Özgürlük |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 05.07.2017 02:48:36
Sil
|
Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla, Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka. Bir dost göz arayışıyla, Saat tıkırtısıyla... Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla, Ama ''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı. Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa zor değil, hiç zor değil, Demli çayı bardakta karıştırıp, Bir başına yudumlamak doyasıya. Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?'' Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...
CAN YÜCEL |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 25.01.2017 13:41:57
Sil
|
Sonra ne oluyor biliyor musun ? Geçiyor. Bir zamanlar uğruna dünyayı karşına alabileceğin adam yabancılaşıyor sana. Adım adım uzaklaşıyorsun.. Kör kalsa, yatalak olsa, bacaklarını kaybetse vazgeçmeyeceğin adamın buna hiç değmediğini farkediyorsun. Bir an geliyor bir şeyler kırılıyor içinde, bir şeyler dökülüyor.. Sonra ne oluyor biliyor musun ? Ölmeye gidiyoruz diyerek ellerini tutsa, tereddütsüz gideceğin adamı hayretle izliyorsun, Usul usul ağlıyorsun bir yerlerde, gidişine değil haketmeyişine.. Bir an geliyor, dayanamıyorsun. Sonra ne oluyor biliyor musun ? İp kopuyor en sağlam yerinden. En güvendiğin adamın bıçak izi kalıyor sırtında.. Kelimelerle anlatılamayacak kadar sarsılıyor hayallerin. Grileşiyorsun. Oysa biraz umudun olsa, Cinayet işlerdin uğruna. Bu kadar çok düşmüş olmasaydın, daha güçlü kalkardın ayağa.. Biliyorsun. Çaresi yok, en çok buna yanıyorsun. Sonra ne oluyor biliyor musun ? Anlıyorsun, Korkuyorsun. Öyle çok yormuş oluyor ki seni, Ve öyle eksiltmiş, Masumiyetine ateş edilmiş gibi hissediyorsun. Kimse o'nu senin kadar sevemez. Vazgeçerken, En çok buna üzülüyorsun |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 01.10.2015 17:59:33
Sil
|
Yalnız sanıyorlar beni Değilim, Kimsenin kalabalığı olmadım ve kimseyi de kalabalık edemem .. Bundan sonra dünyamda, Bu da benim tercihim. Güvensiz sanıyorlar beni Değilim, Sadece kendi içimde kendime göre bir dengem var, ve bir daha kırılırsam toparlanamama endişesi taşıyor yüreğim. Bu yüzden şimdilik sadece kendime güveniyorum. Anlamakta zorlandığım bir dünyada, anlaşılmayı zaten beklemiyorum .. Ben böyle iyiyim ...
Derya Özqy |
|
|
Yazan Gefalen
Tarih: 03.08.2015 15:20:40
Sil
|
 |
|
|
Yazan !hoppalaa!
Tarih: 20.02.2015 16:30:37
Sil
|
slm tatlı bayan nbr |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 29.04.2014 13:56:52
Sil
|
her şey sende gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...
) |
|
|
Yazan NazLi GüzeL
Tarih: 27.11.2013 13:07:14
Sil
|
KARDELENE sormuşlar: Bütün çicekler sıradan yerlerde açıp insanlara yakın dururken Sen neden böyle yüksek dağlarda açarsın? ?? ..KARDELEN şöyle cevap vermiş: Gülü seven dikenini, menekşeyi seven rengini, beni seven ÖLÜMÜ göze alır.
 |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 25.10.2013 06:54:59
Sil
|
Hata da yaparım doğru da… Severim de sevilirim de, üzerim de üzülürüm de. İşte ben buyum. . Bu yüzden mutluyum. Kendimi, hatalarımı, duygularımı, gelmişimi, geçmişimi seviyorum. Hatalarımdan gocunmuyorum, doğruları öğreniyorum, geçmişi siliyorum sadece ama sadece bugüne bakıyorum ve de geleceğe… Tecrübe ediniyorum, hatalarımdan ders alıyorum, hayatı tanıyorum, güvenmemeyi öğreniyorum. Hatalar insanlar içindir, insan hata yapmadan doğruyu bulamaz. . Geçmiş(!) : adı üstünde geçmiş…! Beni bugünümle, kalbimle ve de kalbiyle değerlendirecek insanlara şans veriyorum… Arkamdan konuşanlar(…): klişe ama sizin için ancak konuşulacak konu olurum…! Beni yargılayanlar(…) : devam edin… Edin ki kendi hatalarınızı örtün, bakalım ne yanlışımı bulabileceksiniz…? Silinmeyi hak edenler(!) : Merak etmeyin silinmediniz…! Yeriniz kalbimde hep hazır, bana birer ders, birer tecrübe olarak en güzel yerde silinmemek üzere kazındınız… Benle uğraşanlar(…): siz de aynen devam…! Ne kadar önemli, ne kadar değerli olduğumu bi kere daha hissettiriyosunuz bana ve de ne kadar doğru… Sonuç mu??? Sonuç(!!!) : Bu hayat benim!!! Gelene de, gidene de eyvallahım var, gelmişe de geçmişe de saygım. . . Kimsenin hayatı beni ilgilendirmez, benimki de kimseyi…Bunun için Yaşanılan herşeye. . . Yaşatan Herkese Tesekkür Ederim...!!! |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 22.10.2013 11:15:48
Sil
|
Sevebilir misin beni, olduğum gibi.. Hiçbir kurala, sınıra, beni bana hapsetmeden, değiştirmeye, benzeştirmeye, çözümlemeye çalışmadan, yargılamadan, sorgulamadan, tanımlamadan, başı sonu belli olmayan bir sonsuzluklar coğrafyasında, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Anlam veremediğin hallerim, sözlerim, tavırlarımla, Yersiz hüzünlerim, suskunluklarım, kıskançlıklarımla, Sebepsiz duygusallıklarım, pişmanlıklarım,özlemlerimle, kabına sığmaz coşkularım, isyanlarım, en deli çılgınlıklarımla, Kırılganlığım, inatçılığım, gururum ve arzularımla, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Yanlışlarım, yetersizliklerim, güçsüzlüklerim var. Aştığım, aşamadığım, aşmaya çalıştığım sıra dağlar var önümde. Kırmaya çalıştığım zincirlerim var ruhumda, yüreğimi daraltan, nefessiz bırakan.. Dipsiz kuyularım, göstermeye çekindiğim yaralarım, derinlere attığım korkularım var. Sevebilir misin beni, olduğum gibi. Hayallerim var benim büyük, küçük, rengarenk. Umutlarım var imkanlı, imkansız. Düşlerim var hadsiz hesapsız. İçimde bir çocuk var saf ve alabildiğine günahsız. Bütün maskeleri çıkarıp, ruhumu özgür bırakabilecek miyim yanında. Sevebilir misin beni, bütün doğrularım ve yanlışlarımla... |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 05.10.2013 15:10:26
Sil
|
GÜL BAHÇESİ Delikanlı yıllar sonra doğduğu kasabaya döner.Sabah uyandığında aklına yıllar önce evlenmek istediği,kasabanın en güzel kızı gelir.Kızın güzelliği çevre kasaba ve şehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kız bir türlü olumlu yanıt vermemiştir.Otelden çıkar ve gördüğü yaslı adama kızı sorar.Yaslı adam az ilerde güzel bahçe içinde bir ev gösterir, kızın orada oturduğunu söyler.Delikanlı merak eder,kızın nasıl biriyle evlendiğini. Bir kösede beklemeye baslar,bir müddet sonra yaşlıca kel pekte hoş görünmeyen bir adamı yolcu eder kız kapıdan...Üstelik zengin bir adam da değildir. Adam gittikten sonra delikanlı çalar kapıyı, kendini tanıtır.Sorar niye bu adamla evlendiğini kıza.Kız: - Söylerim der ama bir koşulla.Evin arkasında büyük bir gül bahçesine götürür delikanlıyı ve der ki:- Bu bahçenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyeceğim sana niye bu adamla evlendiğimi. Ama asla geri yürümek yok bahçede, arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece.-Memnuniyetle der delikanlı ve girer bahçeye.Uzatmışken elini pembe bir gonca görür az ötede,ilerler.Ona uzanırken kadife kırmızı bir gül ilişir gözüne ilerde.Derken..Bir de bakar bahçenin sonuna gelmiş.Kıza verdiği söz gelir aklına.. Geri dönmek yok.Ne yapsın. Mecburen bulduğu alelade, hatta solmaya yüz tutmuş bir gülü mahcup bir şekilde götürür kıza.Kız gülümser gülü görünce. '-Bilmem aldın mı cevabini'' der delikanlıya.Hayat bu bahçede yürümeye benzer.... İNSANLAR HEP DAHİ İYİSİNİ ARARKEN NELERİ KAYBETTİĞİNİN FARKINDA DEĞİLLER- |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 18.06.2013 18:26:35
Sil
|
Cogalirsin × Artarsin + Bölünürsün ÷ Eksilirsin - Sonra BEN kalirsin.. |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 15.06.2013 12:04:15
Sil
|
SeNiN ÇeLMe TaKTıĞıN YeRDeN BaŞLıYoRuM HaYaTa..VaRSıN YaRa iÇiNDe KaLSıN DiZLeRiM,YüReĞiM KaDaR aCıMaZ NaSıLSa |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 30.05.2013 20:33:41
Sil
|
Eyy Gece... Sevdiğime Söyle Yanındayım Ben Hep Onunla Yüreğim Ellerim Gözlerim Ara Sıra o Da Düşünsün Beni Karanlık Çöktüğünde Kimbilir Bir Yıldızda Birleşir Yüreklerimiz Belki de Eyy Rüzgâr.. Sevdiğime Söyle Sen Savururken Umutları Diyardan Diyara Toplasın Yerlerden Hayallerimi Bassın Bağrına Sevgiyle Kimbilir Hayaller Gerçekleşir Belki Onun Eli Değdiğinde¦¦
|
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 20.05.2013 20:04:38
Sil
|
Ey ömrüme şifa gibi gelen Yar ! Neydi seni ömrümde ömürsüz eyleyen ? Neydi yüreğimin yokluğunda seni var eden ?...Ya sen Gazze olmalısın yada ben Kudüs ! Ortalık Firavun kaynarken Rahmet olmalı bana bakışın,,Elimdeki kalemimsin içimi dökmeyi bekleyen Görebildiğim kadar yakın Ama tutamayacağım kadar uzaksın… İçimdeki en güzel şey Belki de gizleyebildiğim tek şeysin!!ömrümm.
sen benim aşk araken buldugum deyil hic aklimda yokken aşik oldugumsun
|
|
|
Yazan ihtilalim
Tarih: 03.05.2013 18:47:40
Sil
|
(¯`v´¯)♥ `·.¸.·´ ˙·٠•●♥ Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ ♥●•٠·˙˙·٠•●♥ Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ ♥●•٠·˙ ♥¸.·´¸.·¨) ♥¸.·¨)♥ (¸.·´ (¸.·´ (¸.·¨¯` ♥ SeVgILeR ♥ |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 19.04.2013 15:03:16
Sil
|
ŞeRefLe ßiTiRiLMeSi GeReKeN eN aSiL GöReV HaYaTTıR.ßiR LoKMa eKMeK içiN şeRefiNi çiğNeTMeYe ßiR aNLıK eğLeNCe içiN SeRVeTiNi TüKeTMeYe,ßiR ZaMaNLıK MeVKii içiN eL aYaK öpMeYe,iNSaNLaRı eZip GeçMeYe,GüNLüK MeNfaaTLeR içiN oNuRuNu TeRK eTMeYe, ßiR KıSıM iNSaNLaRa KıZıp TüM iNSaNLaRa DüşMaN oLMaYa DeğMeZ ßu HaYaT...!!
|
|
|
Yazan M a v e r a.
Tarih: 15.04.2013 19:19:19
Sil
|
Bir Yaprak Ağaca Sımsıkı Sarılırya Düşmemek İçin Çaba Gösterir. Ama Birgün Düşeceğini BiLir. Hep KorkuyLa Tutunur Ağaca, Ağaç İse Hiç Umursamaz NasıL OLsa Yeni YaprakLar Açacağını BiLir. Yapraksa Agaçtan Düştüğü An ÖLür... Sevmekte Budur işte... Bir Taraf Çok Sever, Öbür Tarafsa Umursamaz. Bir Taraf Kaybetmekten Hep Korkar, SarıLır Sımsıkı Sevdiğine... Ama Karşı Taraf Sevmeyi BiLmez... ÖyLe Birini Sevki, Sen '' ÖLMEK İSTEDİĞİNDE O ÇOKTAN ÖLMÜŞ OLSUN ''... |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 22.03.2013 13:17:31
Sil
|
Aşk nedir ?
Avuçların mı terliyor , kalbin mi tekliyor , sesin mi kısılıyor ? Bu aşk değil hoşlanma . Gözlerini ondan ayıramıyor musun , dokunmak mı istiyorsun ? Bu aşk değil , şehvet . Onu herkese göstermek istiyorsun , aşkını haykırmak istiyorsun , öyle mi ? Bu aşk değil , gösteriş . Onu istiyorsun çünkü yanında değil , öyle mi ? Bu aşk değil , zayıflık . Sana aşkını itiraf ettiği için onunlasın , öyle mi ? Bu aşk değil , acıma . Ona aitsin çünkü görünüşü seni cezbediyor , kalbini tekletiyor , öyle mi ? Bu aşk değil , vurulma . Hatalarını görmezden geliyorsun çünkü onu önemsiyorsun , öyle mi ? Bu aşk değil , arkadaşlık . Ona her gün , her an onu düşündüğünü mü söylüyorsun ? Bu aşk değil , yalan . Sevdiğin her şeyi hatıra olsun diye ona mı veriyorsun ? Bu aşk değil , hayır işi . Ama O üzgün olduğunda kalbin mi acıyor ? İşte bu aşk . O iyiyken bile onun canı yanar diye ağlıyor musun ? Bu aşk . Gözleri kalbini gerçekten görüyor ve ruhuna derinden işliyor mu ? Bu aşk . Kör olmuş bir şekilde , acılar içinde kıvranırken bile hala onunla mısın ? Bu aşk . Onu hatalarıyla kabul ediyorsun , çünkü hataları da ondan bir parça diye düşünüyorsun öyle mi ? Bu aşk . Başkalarına da ilgi duyuyorsun ama her şeyinle , pişman olmadan onunla mısın ? Bu aşk . Ona kalbini , hayatını , hatta ölümünü bağışlayabilir misin ? Bu aşk . Şimdi gerçekten aşık mısın ? Bir kere daha düşün .. ♥ ................. HERŞEYDE BİRAZ SEN VARSIN ................. ♥ |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 19.03.2013 14:34:52
Sil
|
Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir dostum olan fırıncı, “Biraz bekleyeceksin hocam” dedi. “İki-üç dakikaya kadar çıkartıyorum”. Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu. Selam verdikten sonra, fırıncının tezgahına yaklaşarak, “Ekmeklerimi alayım” dedi. “Benim ikizler acıkmışlar”. Fırıncı, adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgahın altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden dört beş tane çıkardı. Ben o arada oturması için kendi yerimi adama vermiş, tezgahın yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç tanesinin şekli değişmiş, katılaşmış, taş gibi olmuştu. Fısıltı şeklinde fırıncıya sordum. Neden taze ekmeği beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak ya! “Bayat ekmekleri kendisi istiyor” dedi fırıncı. “Çok fakir olduğundan, ona yarı fiyatına veriyorum” “Kim bu adam?” diye sordum. “Kore gazilerinden” dedi. “Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefat edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az bir maaşla”. Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve ufak da olsa bir şeyler yapmak istiyorum. “Aradaki farkı ben veriyim” dedim. “Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler.” Fırıncı, teklifimi kabul etti ve biraz sonra da, fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına doldururken şekli bozuk, bayat ekmeleri de tezgahın altına koydu. “Çok şanslısın hacı amca” dedi. “Çocuklar için sana bugün pasta gibi ekmek vereceğim.” Yaşlı adam, bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne bastırırken, “Allah, senden razı olsun evladım” dedi ve “Bugün onların doğum günü olduğunu nereden biliyordun? |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 19.03.2013 14:32:34
Sil
|
Yüreğim Oyuncak Değil ki Benim.. Kırmayı Düşünme Bile ... Yeterince ''YÜREKLİ'' Değilsen Sevme Beni...''UMUT'' Verme ,Sevgi Sözcükleri Söyleme...Bırak Beni Benliğimde Yaşayayım... Yüreğini Koyacaksan ''YÜREĞİMİN'' Üzerine ''RUHUNDA'' Teslim Olacaksa ''RUHUMA'' Öyle ''SEVECEKSEN'' Gel...Yeterince Sevmeyeceksen... Yüreğin ''YETMEYECEKSE'' Yanmalara O Zaman... ''SEVME BENİ'' Bırak...Git Kendine Kendin Gibi...♥
|
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 19.03.2013 14:31:27
Sil
|
Söyleyecek hiç bir şey yok Belki çok şey gördüm amma Anlatmaya hiç gerek yok Yokluğunun boşluğunu Dolduracak takatim yok Sensizliği kabullenmek Mümkün ama niyetim yok Sanki tek çarem senmişsin Sen yoksan dermanım yok İçimdeki kahramanın kudreti çok amacı yok Sen yoksan sendeyim.com hikayemde yok Konuş desen bile hiç cümlem yok Çok şey yaşadım çok şey başardım Sanki başarmanın bile sensiz tadı yok Sen yoksan sendeyim.com hikayemde yok Konuş desen bile hiç cümlem yok Çok şey yaşadım çok şey başardım Sanki başarmanın bile sensiz tadı yok ♥
(¯`v´¯)♥ `·.¸.·´ ˙·٠•●♥ Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ ♥●•٠·˙˙·٠•●♥ Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ ♥●•٠·˙ ♥¸.·´¸.·¨) ♥¸.·¨)♥ (¸.·´ (¸.·´ (¸.·¨¯` ♥ SeVgILeR ♥ |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 19.03.2013 14:29:38
Sil
|
Acım mı? Geçmedi... Alıştım sadece. Şimdi içimde varmaktan çok bir gitme isteği. Zaman o kadar cimri ki hiçbir saniyesini vermiyor geri. Zamanın değerini daha iyi anlıyorum bu yalnızlık yolunda şimdi. Ki beni zaten bu kalabalıklar yalnızlaştırdı sevgili. Yalnızlık tek başına taşınır. Sakın yanlış anlama, kendimi yitirmiş değilim, sadece sende kayboldum o kadar. Hayat sunduğu her engelin arkasına bir mutluluk saklıyor. Elbet yolumu bulurum yine. Elbet yine mutlu olurum. Kış geldi bak, ayrılığımızın beyaz çölü. Yine bahar gelecek, yine mevsimler dönecek ama gelecek de bir gün geçecek. Bu kadar konuştuğuma bakma. Aslında ben sana hep susacaktım ama sen kelimeleri ağzımdan çaldın. Ah sevgili... Beni benden alıp gittin içimde bensizlik dışımda sensizlik var şimdi. Sadece şunu merak ediyorum hiç ağlamıyor musun özlerken? Bu kadar mı yoruldun benden? Şimdi son sözüm sana şu sevgili: bazı erkekler adam doğar, bazıları sonradan adam olur. Ben aşkı nimet gibi başımın üstünde taşıdım bundandır boyun eğmeyişim. Riski bazen kazanmak, bazen de elindekini kaybetmemek için alırsın. Hayat böyle işte korkun kadar kaçar, cesaretin kadar savaşırsın!
Acım mı? Geçmedi... Alıştım sadece. |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 05.03.2013 09:41:11
Sil
|
ALLAH'IM böle vicdanlı insanları başımızdan eksik etme....AMİNN
Kendine değer ver . - Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle...
Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:
- "Küçüüük!" diye seslendi." Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir hârika!"
Çocuk, ona dönerek:
- "Gerçekten çok güzeller!" diye tebessüm etti, "Ama benim bir bacağım doğuştan eksik".
- "Bence önemli değil!" diye atıldı adam. "Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı."
Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:
- "Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi."
Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:
- "Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?"
- "Çok basit!" dedi, adam. "Eğer vicdn yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hâttâ sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler..."
Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işâret ederek:
- "Baktığın ayakkabı, sana yakışır!" dedi. "Denemek ister misin?"
Çocuk, başını yanlara sallayıp:
- "Üzerinde 30 lira yazıyor" dedi, "Almam mümkün değil ki!"
- "Indirim sezonunu senin için biraz öne alırım!" dedi adam, "Bu durumda 20 liraya düşer. Zâten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder."
Çocuk biraz düşünüp:
- "Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!" dedi, "Onu kim alacak ki?"
- "Amma yaptın ha!" diye güldü adam. "Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım."
Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
- "Üstelik de öğrencisin değil mi?" diye sordu.
- "Ikiye gidiyorum!" diye atıldı çocuk, "Üçe geçtim sayılır."
- "Tamam işte!" dedi adam. "5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zâten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!"
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. Içerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek
- "Benim satış işlemim bitti!" dedi, "Sen de bana, bunu satsan memnun olurum."
- "Şaka mı yapıyorsunuz?" diye kekeledi çocuk, "Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?"
- "Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş..." dedi adam, "Antika eşyalardan haberin yok her hâlde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30-40 lira eder."
Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rûyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rûya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:
- "Bana göre 20 lira yeterli." dedi. "Indirim mevsimini başlattınız ya!"
Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:
- "Babam haklıymış!" dedi. "Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok! demişti."
Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,
Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur
Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur
Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir
İşte bu yüzden kendine hiç tahmin etmediğin kadar değer ver.. |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 22.02.2013 19:44:37
Sil
|
Bana Umrumda DeqiLsin Diyen Kişi ! Etrafına ßak Sen Kimin Umrundasın Ki ! )
|
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 04.01.2013 16:37:03
Sil
|
_______$$$$$$$$$$$$$$$$$____________$_________ ____$$$$$$$$__________$$$$_________$$$________ __$$$$$$$$________________________$$$$$_______ _$$$$$$$_____________________$$$$$$$$$$$$$$$__ _$$$$$$$_______________________$$$$$$$$$$$____ __$$$$$$$$________________$_____$$$$$$$$$_____ ____$$$$$$$$__________$$$$_____$$$$___$$$$____ _______$$$$$$$$$$$$$$$$$______$$_________$$___ |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 04.06.2010 03:55:25
Sil
|
Kopan bir ipe, bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Elinizi en çok acıtan yeri de...! Hayat, skor tabelası tutmak değildir. Kaç arkadaşınız olduğu ya da kaçının sizi arkadaş kabul ettiği değildir. Bu hafta sonu için planlarınızın olması değildir. Hafta sonu yalnız olmanız da değildir. Hayat, şu sıralar sevgilinizin olması değildir. Geçmişte kaç sevgilinizin olduğu da değildir. Bugüne kadar hiç sevgilinizin olmaması da değildir. Sizi kimin öptüğü değildir. Hayat, ailenizin serveti değildir. Hangi okula gittiğiniz değildir. Ne kadar güzel ya da çirkin olduğunuz değildir. Giydikleriniz, ayakkabılarınız değildir. Ne çeşit müzik dinlediğiniz değildir. Ne kadar akıllı olduğunuz değildir. Herkesin size verdiği akıl notu hiç değildir. Hayat standart testlerin belirlediği kişiliğiniz de değildir. Hayat, bir kağıda dökülmüş hayat hikayeniz ve bu hayat hikayesini kimin kabul ettiği de değildir. AMA HAYAT Kimi sevdiğiniz, kimi incittiğinizdir. Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğinizdir. Sizin olanları koruyabilme ya da mahvedebilmenizdir. Dostluklarınızdı r. Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir. Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir. İçinizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır. Ama en önemlisi, yalnız başına asla gerçekleştiremeyeceğ iniz bir şeyi yapmak, Hayatınızı, başka insanların kalbine dokundurabilmektir. Başkalarının kalplerini etkileyecek yolu ancak siz seçersiniz. Ve hayat bu seçimlerdir zaten. Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır. Ve insanlar böyle büyürler... Unutmayın Yaşama kendimizden ne katarsak, yaşamdan da onu alırız... Umudun DamLası.. Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte,yaşamı arıyordum ne olduğunu bilmeden…Bir su damlasıydım,güneşin ışıklarında renkleriyle oynayan,en koyu karanlıklarda yıldızlarla konuşan… Mutluydum rüzgârla birlikte maviliğe savrulurken,mutluydum kuşlarla kanat çırparken,mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken… Takılmışken bir bulutun peşine,görürdüm yaşayanları yeryüzünde… Hepsi zamanla koşar gibi,hep bir şeylerin peşinde…Bazen bir kuşun kanadına karışır,uçardım onunla rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte… Yaşamı sorardım kuşlara “Yaşam nedir ?” diye.”Özgürlük” derlerdi bana…Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, rüzgâra baş kaldırmak… Ama yağmur yağdığında özgürlükleri ellerinden alınır,ağırlaşan kanatları daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında…Sığınırken bir kaya kavuğuna,özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura sessizce… Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına,gücü hissedebilmek için…Toprağa karışmak istedim,azgın bir nehir olup akmak istedim,deniz olmak istedim,yaşamı bulmak istedim,yaşam olmak istedim… Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden…Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm çoğaldım kendi yüreğimde… Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için…Yaşamı hissedebilmek için…Yaşam olabilmek için… Toprağa ilk dokunuş…İlk sarılış…Sıcaktı toprak,gözlerinden aldığım sıcaklık kadar içtendi,gökyüzünün olmadığı kadar…Beni sarmaladı şefkatle,beni içine aldı sevgiyle… Sevdim toprağı yarattığı bütünlükle…”Seviyorum” dedim yaşamayı seninle birlikte…Toprağın derinliklerinde karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim.Zaman geçtikçe büyüdüm,çoğaldım… Güneşi özledim,yıldızlara merhaba demek istedim ve terk ettim yüreğimin sıcaklığına bana bahşeyleyen toprağı.Sıcaklığını,şefkatini… Ve bir sabah çiçekler açarken,gökyüzünü gördüm yeniden.Öylesine mavi,öylesine sınırsız,öylesine özgür… Aktım gittikçe büyüyerek.Beni sarmalayan toprağa dokunarak aktım,nereye gittiğimi bilemeden.Sadece yaşamı öğrenebilmek için aktım.Benimle çiçekler açtı ağaçlarda,topraktan otlar fışkırdı delicesine ve o an topraktan fışkıran otlar gibi olmak istedim olup ta insanların basit olarak algıladığı bir bitki ruhuyla insanlara bakmak istedim kaldıramadım bu ezikliği vazgeçtim.Gökyüzüne baktım kırlangıçlar semalarda dolaşırken onlar gibi olmak istedim ömürlerinin mevsimlik olduğunu düşünmeden anladım ki yaşanılmaz böyle saniyeyle yaşamak ve geriye döndüm toprağa düştüm yeniden. Ben onlara yaşamı sunarken,cevap veremediler bana “Yaşam nedir?” diye sorduğumda… Büyümek istedim daha hızlı akmak,denize kavuşmak istedim sonunda okyanuslara aktıklarını bilmeden… Aktım gökyüzünün görünmediği ıssız ormanların arasından,yıllardır kımıldamaktan korkan taşları da peşimden sürükleyerek aktım,hayata başkaldırırcasına doğanın… Başakların rüzgârla dans ettiği ovalara geldiğimde bir başak tadında doğmak istedim her gün temizlenerek yeniden,oysa bir başak tekrar yeşermez kaderiyle yüzleşince bundan korktum ve arayışlarıma devam edip aktım en temiz ovalara… Semalara aşk ile sevda yazan kelebekleri görünce durdum izledim bir süre onları kendi kaderlerini çizerlerken, o an onlar gibi olmak istedim ve sordum kelebeklere “Yaşam nedir?” diye…Cevap vermediler bana kırıldım,yinede onlar gibi olmak istedim o an tek tek düşüşlerini izledim kelebeklerin ve ömürlerinin günlük başaklar gibi olduğunu anladığımda vazgeçtim bu zorluğu yaşamayı ve terk ettim en masum ovaları… Geriye döndüğümde anladım ki Tanrı nasıl yaratmışsa varlığın özünü değiştiremez varlık kendisini sözünü. Ve sustum hayatı anlamak, yaşamın ne olduğunu bulmak adına.İnsan olmanın şanslılığını yaşadım kendi özümü sorgularken ve gömüldüm kendi suskunluğuma yaşamı anlamış bir bilge edasıyla. Uyanınca o günün sabahına kork benden hayat dedim kork benden…Artık hayatımı anlamlaştıran bir UMUT YÜZLÜM olduğu için kork benden hayat,o benden bi haber yaşasa da bir gün çıkacam karşısına…. Ve bil ki İNADINA GÜLÜMSEYECEĞİM YARINLARA!... Tüm Kırgınlıklarıma rağmen... |
|
|
Yazan dokunush
Tarih: 02.04.2010 04:50:00
Sil
|
____Aşk&arkadaşlık%dostluk&kardeşlik&hayat..ws ws Ben hepsinin cewabını werdim.. Ve ömrümün sonuna kadar kilitledim.. Attım anahtarını denize.. Kimse deiştiremez qerçeklerimi.._! SEN bile..AŞK bile.. ____Ben seçtim yolumu, Aşk için ölmeli aşk ozaman aşk demişler.. Ben ölmeyi seçtim.. Kimsenin ruhu duymadan.. Yaşar qibi qözükmeyi.._! ____Ölümde ihanet qibidir.. Kimin kimi sırtından wurcaqı belli olmaz.. Kan kaybetsemde.. Sırtımdan deqilde.. Gönlümden kaybetmeyi seçtim ben.. ♥♥Eğme başını yere,utanıyormusun sevmekten ? Utanma! Sevdiysen mertçe söylede gitt! Ama eğme başını yere,ben senin dikbaşlılığını sevmiştim en çok kabaran gururunu,şimdi eğme başını öyle utanma sevmekten! ne çıkar sevdiysen yeniden, biz bitmişiz artık !biz iki çocuktuk büyümeye dur! Diyen , Sevmeyi becerebildiysen yeniden durma hiç! Git! Ama giderken adam gibi sevdim de! Eğmeden başını yere… Dur! dersem kopsun ağzım dilim,bir damla yaş düşerse kör olsun gözlerim,ben seni sevdim!sen de beni sevdiysen çok eskiden, hiç düşünmeden gidişini ertelemeden git! Yalan söyleme bilirsin sevmem! Yılanıda yalanı da! Bahane arama sevgine eğer sevdinse! Benim seni sevdiğim gibi , utanmadan,çekinmeden git! Ama dönüşü olmasın bu gidişinin,yanılmışlığın telafisi pişman bakışın olmasın gözlerime Gizlice olursa gidişin, işte budur asıl ihanetin ,ne ihanetinin,nede pişmanlığının hiç! affı yok! sevdiğim… Onun için söyle! eğme başını sessizce yere, mertçe! bende sevdim! sevdim işte! nedensiz de… İşte o vakit alnından öperim seni Eğme! Dik tut başını adam gibi sevmek ayıp değil ki! Üzülme sen ben acımı da !çekerim sevdamı da! Adam gibi girdin madem kalbime adam gibi de çık git gideceksen… Yeter ki adı ihanet olmasın gidişinin… ♥♥ |
|