|
|
|
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
30.03.2010 12:26:40
Kime:
Ankara 0650
|
|
**BuNca ZaMaN BaNa AnLaTMaYa ÇaLışTıGıNı,KeNDiMi BuLDuGuMDa AnLaDıM..HeRkeSiN MuTLu oLMak İçiN BaSka BiR YoLu VaRMıS, KeNdi YoLuMu ÇiZDiGiMde AnLaDıM..BiR TeK YaSaNaRaK öGReNiLirMiS HaYaT,OkuYaRaK,DiNLeYeReK DeGiL..BiLdikLeRiNi BaNa NeDeN AnLatMaDıGıNı, AnLaDıM.. YüReGiNDe AşK oLMaDaN GeCeN HeRGüN KaYıpMıS, AşK PeSiNdeN NeDeN YaLıNaYaK KoStuGuNu AnLaDıM..Acı DoRuGa uLaStıGıNda GöZyaSı GeLMezMiS GöZLeRdeN,NeDeN Hiç AğLaMaDıGıNı AnLaDıM ..AğLaYaNı GüLdüReBiLMeK,AğLaYanLa AğLaMakTaN DaHa DeGerLiyMiS, GöZyaSıMı KaHKaHaYa ÇeViRDiGiNDe AnLaDıM..BiR İnSaNı HerHaNGi BiRi KıRaBiLiR, aMa BiR TeK En CoK SevDiGi AcıTaBiLiRmiS, ÇoK AcıTTıGıNda AnLaDıM..FaKaT,HaKeDeRmiS SeViLeN oNuN içiN DöKüLeN HeR DaMLa GöZyaSıNı, GöZyaSLaRıyLa BiRLiKte SeViNçLeR TeRkeTTiGiNde AnLaDıM..YaLaN SöyLeMeMeK DeGiL,GeRçeGi GizLeMeMekMiS MaRiFeT, YüReGiNi eLiMe KoyDuGuNDa AnLaDıM..''SaNa iHtiYaCıM VaR,gel.!!'' DiYeBiLMekMiS GüçLü oLmaK, SaNa ''GiT''DeDiGimDe AnLaDıM..BiRi SaNa''GiT''DeDiGiNde,''KaLmaK İsTiyoRuM''DiYeBiLmeKmiS SevMek,GiT DeDikLeRiNde GiTTiğiMde AnLaDıM..SaNa SevGiM SıMaRıK BiR CoCukMuS,HeR DüStüGüNDe ZıRıL ZıRıL AğLaYaN,BüYüYüP BaNa SıMSıKı SaRıLdıGıNda AnLaDıM..ÖzüR DiLeMeK DeGiL,''AffeT BeNi''DiYe HayKıRmaK iSteMekMiS PişMaN oLMaK,GeRçeKTeN PişMaN oLduGumDa AnLaDıM..Ve GuRuR, KayBeDeNLeRiN,AciZLeRiN MasKeSiyMiS, SevGi DoLu YüRekLeRiN GuRuRu oLMazMıS, YüReGiMde SevGi BuLduGumDa AnLaDıM..öLüRceSiNe iSteYeN BekLeMeZ,SaDeCe uMuT eDeRmiS BiR GüN AffeDiLMeYi,BeNi AfeTMeNi öLüRceSiNe iSteDiGiMde AnLaDıM..SevGi EmeKmiS, EmeK iSe VaZGeCMeYeCeK KaDaR, aMa öZGüR BıRaKaCaK KaDaR SEVMEKMİS...!!! |
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
30.03.2010 11:40:58
Kime:
Ankara 0650
|
|
NE SENDEN ONCESİ VARDİ,NE SENDEN SONRASI OLACAK Gözlerinin gözlerime değdiği ilk günün acısı var hala yüreğim de , tutamıyor’um sen yokken göz pınarlarımda biriken yaşları,hasretin o kadar zor geliyor ki bedenime ilk defa bu kadar acıyor DELİ YÜREĞİM. Ne senden öncesi vardı sana duyduğum sevgi gibi bakılan , nede senden sonrası olacak ne sevgisine ne’de acı verse bile o küçücük hasrete özlem duyulan. Ben seni senin ve hiç kimselerin bilmediği yüreğimin derinliklerinde saklı aşk bahçemde yeşerttim ve bunu bilsin dünya alem ve SEN seni asla kurutmayacak bu BEDEN. Güllerin kokusu var bahçemde, senin kokun var odamda nereye baksam sen varsın.Soruyorum sana sence bendeki sevda yalan mı?,sence hasretinden uykusuz kalmış gözler yalan mı?,sence seni kimselerle değişemeyen,seni seninle seven ve kimselerle paylaşamayan, seni yalnızca yüreğinin sesiyle bir sırdaş gibi karanlık gecelerde belki yıldızların beklide ay ışığının altında delice hıçkırıklarla seven kalbim yalan mı? Öyle çok seviyorum ki seni SEN anlayamadın ki başkaları bilsin. Bazen içimden ağlamak geldiği zaman tek neden sen oluyorsun gözlerime bu bile bana senin var oluşunun verdiği o güzelim ve anlatılmayacak mutlulukla bütünleşince gözlerimde senin bana verdiğin mutluluk ve hüznün yarattığı sevinç gözyaşları selleri aratmayacak kadar delice yere dökülüyorlar. Ve her yere düştüklerinde SENİ SEVİYORUM diye haykırıyorlar. Ardından sen yokken yok olan senin varlığında kocaman olan deli yüreğimin içinde rengarenk gökkuşağı açıyor her renginde SEN ve BEN. Sensiz kaldığım zaman ki duygulu anım, senle olduğum zaman ki mutluluğum, senin için mutluluk ve hasretinden dökülen göz yaşlarım, senin için hayallerini kurduğum ve sevgini içine sığdıramadığım dünyam kadar beklide binlerce dünya’ya sığmayacak kadar çok seviyorum. İYİKİ VARSIN,İYİKİ YANİMDASIN…! |
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
28.03.2010 04:44:22
Kime:
Ankara 0650
|
|
Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu yıldızsa en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...
Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı... Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu... Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...
Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı... Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir, herkese meydan okuyabilirdi... Zaten onun için bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı... Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı... Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsini yıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını?
Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza... Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar. Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen. Yıldızsa "Nasılsa bulutum beni seviyor, dönecektir." diye düşündü... Fakat hiç bir şey beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi. Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye. Tek bir gerçek vardı ki: O da ikisinin de çok üzgün olduklarıydı...
Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar onların durumlarına ama ne fayda...
Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı... Periyse göstermelik bir hüzne büründü... Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyunca kıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde. O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle...
Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elinden hiç bir şey gelmeyeceğini düşündü... Çünkü yıldız inatçıydı.. Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi. Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etti... Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin, yıldızının yerine geçmesine izin verdi...
Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini, ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi. Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip, konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı.
Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda eleleydi... Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza... Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti... Yavaş yavaş sönmeye başladı...
O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu.. Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi.
Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü... Ama kolay pes etmezdi. Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.
O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecekti ve biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti... Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi... Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza...
O gün bu gündür yıldız, dünyaya güneşin sevgisini yansıtır.... Bulutsa hep gözyaşlarını akıtır dünyaya... Bir de yüreğinde kopan fırtınaları...
 |
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
28.03.2010 04:41:51
Kime:
Ankara 0650
|
|
___________*_______** * ___________ ____________***__*_**** ___________ ____________**__**_____* __________ ___________***_*__*_____* _________ __________****_____**___****** ____ _________*****______**_*______** __ ________*****_______**________*_** ________*****_______*_______* _____ ________******_____*_______* ______ _________******____*______* _______ __________********_______* ________ __***_________*******_** __________ *******__________** _______________ _*******____BirtaneM_________ __******_________*_* ______________ ___***___*_______** _______________ ___________*_____*__* _____________ _______****_*___* _________________ _____******__*_** _________________ ____*******___** __________________ ____*****______* __________________ ____**_________* __________________ _____*_________* __________________ _____________*_* __________________ ______________** __________________ |
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
28.03.2010 04:37:07
Kime:
Ankara 0650
|
|
Gel desem sana .... Hiçbir şey sorma,hiçbir şey konuşma,sadece gel... Gelir misin?? Hadi desem yada..?? Hiçbir şey sormadan yine benimle yürür müsün sonu belirsiz...?? Bakmasan,görmesen,duymasan beni günlerce...Aylarca belki.... Yine beni sever misin? Gözden ırak olan gönülden uzak olurmuş derler ya.. Yanımda olup uzak olanlardansa,uzakta olup içimde olmayı becerebilir misin? Aylar sonra,yıllar belki.. ''Seni sevdim..Senden gelen iyi-kötü her şeyi sevdim.Ve hep seveceğim..'' Diyebilir misin..?? Yanında otururken bile zaman zaman beni deli gibi özleyebilir misin?? Her ayrılışımızda sabaha,bir daha görememek korkusuyla delirir misin? Her gelen telefonda 'ben' diye irkilir misin sebepsiz..? Beni her dakikana taşıyıp yaşamayı becerebilir misin?? Beni ,ben gibi sevebilir misin?? Delirsem bir gün..''Canıımmm...'' diye yine sarılabilir misin? Kapris yapmak istesem...Yapsam hatta şımarıp,kalabalıklarda elimi tutabilir misin? Hayat bir gün bana oynarsa,maskeleri yırtıp her yerimden,yine beni görebilir misin?? Ne şart ve konum olursa olsun,göz bebeklerimin hep aynı bakacağını bilebilir misin? Ya da ben hayatla oynamaya kalkarsam bir gün nefesimden sıkılıp Ölsem bir gün,yaşadığın her gün için benimle, 'bir saniyesi için bile pişman değilim' diyebilir misin? Sen bu sevgiyi kaldırabilir misin?  |
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
28.03.2010 04:35:20
Kime:
Ankara 0650
|
|
Kapanmalı artık gözlerim. Sonsuz bir karanlıkta tek başıma yürümeye devam etmeliyim... Yürümeliyim ardıma bile bakmadan, yürümeliyim parçalayarak değerleri ve sevgileri, yok ederek yaşadığım tüm zamanları...
Nasılda acımasız zaman. Nasıl da yüceltmiştim seni gözümde. Tutup kendi... ellerimle koymuştum en yükseğe, sonra keyifle izlemiştim yüceliğini. Ama yine ben bitirmeliyim. Tutup kollarından indirmeliyim olduğun yerden. Ya da seni ölene kadar yaşatmalıyım içimde..... Ne kadar zor bir karar..
Bir yanım: “Bir daha kimse, benim onu sevdiğim gibi hiç kimse sevmeyecek”, derken, bir yanım sakin, sessiz...
Zaman geçiyor, acım dinmiyor. Kapanmıyor yaralarım.. Tükenirken ben, aklımda bir tek sen... Görüyor musun, yine konuşuyorum ama sessizce.çünkü
Susmayı öğreniyor yüreğim.. bu bedenim!!!! |
|
|
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
28.03.2010 04:27:56
Kime:
Ankara 0650
|
|
İçim Acıyor.. Geçer , Geçer Elbette. Ya Hiç ummadığım bir yerde yeniden sızlamaya başlarsa ? Tadımdın.. Acımdın.. Haydi şimdi son olsun. Senle doğmayan ben , senle ölmeyeyim.. Al acımı giderken.. Ver tadımı silerken.. Ah gönül.. Akıt içine bu sancıyı..! Hak ettin ! Yan için için.. Bir anlık nefese verirken geleceğimi tıkamamalıydım hayata bu kadar kulaklarımı.. “Seveceksem şimdi sevmeliyim” demekle yürümezmiş hayat anladım.. Haydi şimdi son olsun.. Kapayayım gözlerimi sıkıca. Çarp kapıyı çık git.! Sağır olayım , gelişlerini duymadım gitti diyeyim.. Kör olayım gözyaşlarını görmedim üzüldü diyeyim.. Ah gönül. Bat yalana.. Hak ettin.. Yan için için.. Bir gülüşe kurban olurken kapamalıydım hayata bu kadar gözlerimi.. “Sen ol Yeter bana” demekle var olunmazmış anladım.. Bu son içtiğim kadeh olsun şerefine yada şerefsizliğine.. Bu son gözyaşı , son sancı olsun.. Sevmiyorum işte.. Sevmiyorum.. Ah gönül bu kendine son yalanın olsun.. Yok bir bedel daha ödeyecek dermanım.. Yorgunum.. Sana bile sarılamayacak kadar çok yorgun.. Bedenim kan revan içinde. Ruhumda bir sahipsizlik.. Biri gelsin tutsun elimden diye öylece bekliyorum en olmaz yerde. En görülmeyecek yerde. Yeniden başlasın diyecek kadar yok işte gücüm.. Bir şeyler başlayacaksa yeniden ne olursun bu biz olmayalım.. Bir son daha mı.. Tükenirim bu defa. O zaman annemin kokusu bile sarmaz sensizliği.. Babamın geçicek demesi bile ferahlatmaz içimi.. Haydi şimdi son olsun.. Sen sessizce git içimden.. Ben anlatırım yokluğunu yüreğime uygun bir dille...
|
|
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
21.03.2010 19:56:40
Kime:
Ankara 0650
|
|
..............¶¶ . . ¶¶¶ ..¶¶¶ . . . . . . . ¶¶¶ . . ¶¶¶.¶ .¶¶ . . . . . . .¶¶¶.¶. .¶¶¶. . .¶¶ . . . . . . ¶¶¶¶. . . ¶¶¶ . . .¶¶¶ . . . . . .¶¶¶¶¶ . . ¶¶¶¶.¶¶ .¶¶ . . . . . ¶¶¶¶. . . . ¶¶¶¶. . . ¶¶ . . . . ¶¶¶¶¶¶¶. . . . .¶¶. . . ¶¶ . . . . ¶¶¶¶¶¶¶¶. . . . ¶¶. . ¶¶ . . . . ¶¶¶¶¶¶¶¶¶ . . ¶¶. . ¶¶ . . . . . ¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ ¶.¶¶ .¶¶. . . . .¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶.¶¶ .¶¶¶¶¶ . . . . . ¶¶.´´´´¶¶¶¶¶¶´´´´´´¶¶¶¶¶¶ .¶¶¶¶¶¶¶. . . .¶¶. ´´¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶´´¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ . ¶¶¶¶¶¶¶ . . ¶¶. .´¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶´´´´¶¶¶¶ . .¶¶¶¶¶¶¶ . ¶¶. . ¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶´´´´¶¶¶¶ . . .¶¶¶¶¶¶. ¶¶. . ¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶´´¶¶¶¶¶ . . . .¶¶¶¶¶¶¶. . . ¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ ´¶¶¶¶¶ . . . . . . . .¶¶. . . .´¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ . . . . . . . ¶¶. . . . ´´´¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ . . . . . . .¶¶. . . . . .´´´´´¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ . . . . . . ¶¶. . . . . .´´´´´´´¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ . . . . . . ¶¶. . . . . .´´´´´´´´´¶¶¶¶¶¶¶¶ . . . . . . ¶¶. . . . . .´´´´´´´´´´´¶¶¶¶ . . . . . . . ¶¶. . . . .´´´´´´´´´´´´¶¶..BİR NEDENİ Mİ OLMALI |
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
21.03.2010 15:40:08
Kime:
Ankara 0650
|
|
Senin için ölürüm Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında. Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri, hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca, “bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur” diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... “Senin için ölürüm” derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam “Hayır, ben senin için ölürüm” diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, “Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak...” Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu “Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma.” Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar çok olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde satılık levhası asılı olan. “Ne dersin, bu evi alalım mı?” dedi adama. “Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı...” “Sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim?” diye cevap verdi adam. “Amerika’daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçiyi... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...” Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla… Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: “Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...” Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama. “Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat” diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken “Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım” diye sözünü kesti arkadaşı: “O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki lokantada genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...” “Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları” diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı... Ertesi gün, öğle vakti o lokantanın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının, sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın... Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, “son bir kez kucaklamak isterim seni” diyecek oldu ama kadın, “defol” dedi nefretle... İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar kuvvetli bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu. Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. “Sen, buraya ne yüzle geliyorsun” diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. “Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.” dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: “Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika’daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika’ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi...” Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, “Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem diyordu...” Sırayla okudu “Seni çok sevdim, Seni sevmekten hiç vazgeçmedim, Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim. Fakat benim için ölmeni istemedim. Şimdi bana söz vermeni istiyorum. Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?” Son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı: “Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni seyrediyor olacağım |
|
|
|
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
16.03.2010 01:36:05
Kime:
Ankara 0650
|
|
SEVMEK Mİ ASLA.!! Ela Gözlüme,Sana söyleyebileceğim tek sözcüğüm kalmıştı. Onuda defalarca söyledim. Seni ölümüne sevdim, seni deliler gibi sevdim. İşte bende gidiyorum, sonunda benide uğurladın. Hayatımda yaşadığım en güzel anlarımdı seninle, hayalini kursamda bu kadar hiçbir şey mutlu edemezdi ve hiçbir şey bu kadar yıkamazdı beni, çok hayal kırıklığına uğradım çok hayallerim yıkıldı ama bu seferki çok acı, çok ağır. Hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değildir. Kendinden zorla vazgeçirdin. Kendime verdiğim sözü tutuyorum. Her şeye inat bende mutlu olacağım. Ama sol yanım hep acıyacak aslında çok şeyler yazmıştım. Birazda ayrılığından vazgeçirecek yazılar. Artık hayallerle yaşamanın zamanı değil. Bir kez daha dimdik ayağa kalkıyorum. Bir kez daha doğruluyorum hayatın acımasızlığı karşısında, pes etmediğimi gösteriyorum işte inatla, ama kendimi kandırdığımıda biliyorum, tıpkı senin kendini kandırdığın gibi, ben yiğitçe çıkıp söylüyorum evet sevdim hem de hayatımda hiç sevemeyeceğim kadar seni sevdim, hiç yıkılmayacağım kadar da sende yıkıldım. Şöyle bir geçmişe dönüp bakıyorum. Ne kadarda hızlı yaşamışız belki de tüketen bu oldu. Her şeyin sonunu getirdiğimiz gibi bu aşkın sonunuda getirebilmekte üstümüze yok sanırım. Her şeyin şuan elimde, son kez bakıyorum, son kez ağlıyorum böyle karşında, son kez boynumu büküyorum sensizliğin karşısında ve son kez gidiyorum ela gözlüm. Hiç dön diyemeyeceğin yere, son kez dinliyorum ortak şarkılarımızı, son kez n’olur dön diye haykırıyorum. Filmlerde izlerdim, hep ayrılık hep gözyaşı, kızardım yapmayın etmeyin diye, işte demek ki birde o senaryoları yaşamak varmış. Neyse artık sözü uzatmanın anlamı yok. Ciğerim parça parça veda etmek bana göre değil. Ben veda etmeyeceğim. Çünkü ben gitmedim senden, sen gittin, sen gittin, sen gittin. Artık hazırlık yapma zamanım geldi, ne olur gözlerime bakma, dayanamaz ağlarım. Söz veriyorum ben de hani bir seferinde giderken ardıma baktığım gibi bakmayacağım. Ve söz veriyorum çok güçlü olacağım. Asma suratını, sen istiyorsun diye gidiyorum. Sana şunu söylemiştim hatırlıyor musun? Sen bana git demediğin sürece gitmeyeceğim senden.. İşte son kez bende tek kalan iki cümleyi söylüyorum. Seni çok seviyorum…  |
|
 |
Kimden:
Ankara 0650
16.03.2010 01:29:14
Kime:
Ankara 0650
|
|
Sanal Aşklar.. Sanal aşk dedikleri Ne ismi, ne adresi belli İş, okul, sorma sakın mesleğini Kesinkes üniversiteli Atar bir isim, der ismim Ali yada Ayşe Yaşını da doğru sözlemez ki Yirmi beşindedir her dem, olsa da elli Acaba bekar mıdır, evli mi Bekarım diyecek tabi ki Olsa da torun sahibi Dostça başlar herşey önceleri, sizli bizli Başbaşa kalınca kaçınılmaz sevda sözleri Canısı, aşkısı,göz görmez başka kimseleri Aşık olursun sözlerine, o birtanesi En güzelidir şaşı da olsa gözleri Belki de kaba saba biri, bilemezsin ki Görmek istersin şeklini, şemalini Gönderir katalogtan bir mankenin resmini Ateş düşer yüreğe bir kere, neylemeli O'da sever ALLAH için, dört eder iki kere iki Gün gelir kesilir ses soluk, acaba nerdedir ki Her gece yanındayken, yoktur artık eseri O şimdi, yepyeni nik'li Tümüyle değiştirmiş kimliğini Sen günlerce bekle gelir belki Uğrar arada sana da canı istedimi Atar bir sürü geçersiz bahaneleri Bilirsin, yalandır her kelimesi Yine anlatır bir sürü aşk hikayeleri Seninleyken bile başka masada aklı fikri Ya mesaj yazar ya, açmıştır msn'i Sakın ha sakın sitem etmemeli Anında vurur en iğneli sözleri Ah sanal alem ah, sana ne demeli Seninle yaşanıyor aşk'ların en güzeli Acılar senden gelir bal kaymak misali Her tatlı söz bozduruyor tüm tövbeleri Kimin eli kimin cebinde belli değil ki Bu gün sen, yarın gelecek başka birileri Senin de ondan farkın ne ki Aşk böyle değildi, kim icat etti ekranda sevmeleri Ah sanal alem ah, sana ne demeli Kabul eyle sitemlerimizi. |
|